“Asker savaşta düşmanla, barışta ise afetle savaşır.”
Türkiye, son yıllarda ardı ardına yaşanan büyük depremler ve orman yangınlarıyla afet gerçeğini çok ağır şekilde deneyimliyor. Her afetten sonra kamuoyunda aynı sorular gündeme geliyor: “Neden yeterince hızlı müdahale edilemedi?”
Türkiye Afet Müdahale Planı (TAMP). 2014’te yürürlüğe girdi ve 2022’de güncellendi. Bu plan, afet anında kim ne yapacak, hangi kurum ne zaman devreye girecek gibi temel konuları önceden belirlemek için hazırlanmıştır. Planın koordinasyonundan sorumlu kurum ise 2009’da kurulan içişleri Bakanlığına bağlı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) olarak belirlenmiştir.
Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 5902 sayılı kanuna göre Türkiye Afet Müdahale Planını (TAMP) hazırlıyor. Bu planın hedefi afette kimin ne yapacağını önceden tespit ve tayin etmektir. 28 ayrı hizmet grubu tanımlanmıştır. Tüm kamu kurumları, valilikler, Kızılay, bakanlıklar, belediyeler ve özel sektör, bu plana göre hareket etmek zorundadır. AFAD, AYDES adlı bir karar destek sistemiyle de sahadaki talep ve kaynak yönetimini gerçekleştirmektedir. Lojistik depolar önceden kurulmuş, araçlar dakikalar içinde sevk edilebiliyor.
Peki her şey bu kadar hazırsa, neden hâlâ ciddi koordinasyon sorunları yaşıyoruz?
Bu sorunun cevabını planda olmayanı görerek verilebiliriz.
Türkiye’nin En Hazır Kurumu TSK maalesef planda yok.
Türkiye’nin coğrafyası, iklimi, yapı stoku ve nüfus dağılımı düşünüldüğünde, afetlerin büyüklüğü ve yıkıcılığı sürpriz değildir. Ancak asıl mesele, bu afetlerle nasıl mücadele ettiğimiz. Türkiye, dünyanın sayılı ordularından birine sahiptir. Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), sadece askeri gücüyle değil, lojistik kapasitesi, organizasyon disiplini, sahra koşullarında yaşam desteği sunabilme kabiliyetiyle de dünyada örnek gösterilen bir kurumdur.
Şöyle düşünelim:
– TSK’nin nakliye helikopter filosu, ABD’den sonra en büyük ikinci filo olarak biliniyor.
– Seyyar mutfak, seyyar hastane, sahra çadırı, sahra tuvaleti gibi unsurların taşınması ve kurulumu konusunda en deneyimli kurum yine TSK.
– Yüksek disiplin, hızlı sevk, komuta zinciri ve kriz anında karar alabilme gücü açısından eşsiz.
Ancak Türkiye Afet Müdahale Planı’nda TSK’ye ana aktör olarak yer verilmiyor. Evet, destek talep edilebilir, ama bu talep “olursa” ya da “yetişirse” gibi bir mantığa dayanıyor ve bu durum müdahale süresinin kısalığından doğrudan etkiliyor.
Tarihe geçmiş meşhur bir Napolyon hikâyesini hatırlatmak istiyorum. Askerler savaşta geri çekiliyor,komutan sorar: “Neden çekiliyorsunuz?” Asker, “On sebep sayabilirim, birincisi cephanemiz yok,” der. Komutan, “Gerisini saymana gerek yok,” cevabını verir. Birinci eksiklik belirleyicidir.
Afet planının da birinci eksikliği budur: En organize, en hızlı ve en etkili kurumun, yani TSK’nin, plana merkezi bir unsur olarak dâhil edilmemiş olması.
Dünya Ne Yapıyor?
Bugün gelişmiş ülkelerde askerî yapılar afet planlarının vazgeçilmez parçalarıdır.
– ABD’de FEMA koordinasyonunda Ulusal Muhafızlar, afet bölgesine dakikalar içinde sevk edilir.
– Japonya, Öz Savunma Kuvvetlerini ilk müdahale gücü olarak kullanır.
– Almanya, afet durumlarında orduyu devreye sokmakta tereddüt etmez.
Türkiye ise TSK gibi bir kapasiteye sahipken, bunu afet planlarının kenarında tutmaktadır. Bu tercih teknik değil, politiktir.
Ezcümle, afet planları sadece bürokratik belgeler değil, can kurtaran organizasyonlardır. Her dakikanın, her kararın hayat ve ölüm farkı yarattığı bu düzende, en güçlü kamu kapasitesini dışarıda bırakmak telafi edilemez bir kayıptır.
AFAD ve TAMP doğru kurgulanmış ama eksik bırakılmış bir sistemdir. Bu eksiğin giderilmesi ve Türk Silahlı Kuvvetleri planın ana aktörü olması gerekiyor.
Bu eksik tamamlanmadıkça, afet planlarımız ne kadar detaylı olursa olsun, sahadaki çaresizliğimiz değişmeyecektir.
Türkiye, sahip olduğu askeri gücü sadece savaşlar için değil, milletin hayatını korumak için de seferber edebilmelidir. Yazımızı herkesin bildiği bir cümleyle son verelim: Asker savaşta düşmanla, barışta ise afetle savaşır.
Paylaş :