Siyaset, ilkeleri ve idealleri olanlar için bir hizmet alanıdır. Ancak savunduğu şeyin içi boş, temeli olmayan bir siyasetçi, parti ya da görüş; kendi varlığını sürdürmek için artık sadece karşı tarafın hatalarına bel bağlamak zorunda kalır. Çünkü anlatacak bir “gelecek” tasavvuru yoktur. Çünkü kendi doğrularını savunacak cesareti ya da içeriği kalmamıştır. Bu durumda izlediği en kolay yol: karşı tarafın sahtekârlıklarını, yolsuzluklarını ya da çelişkilerini sürekli gündeme getirmektir.
Elbette muhalefet etmek, denetlemek ve eleştirmek demokratik sistemin asli unsurlarındandır. Fakat mesele sadece “karşı taraf kötü” demekle sınırlı kaldığında, bu artık bir vizyonun değil, çaresizliğin ilanıdır. Sürekli başkalarının yanlışlarını konuşanlar, kendi doğrularını unutturur. Dahası, halk da bir süre sonra bu “sürekli şikayet eden” anlayıştan sıkılır.
Gerçek liderlik; sadece rakibini kötülemekle değil, kendi yolunu, kendi çözümünü ortaya koymakla mümkündür. Aksi takdirde, siyaset vizyon değil dedikodu, ideoloji değil çamur atma yarışına dönüşür.
Ve unutulmamalıdır: Sahtekârlığı olanlar elbette konuşulmalı, ifşa edilmeli. Ancak bir fikrin değerini, sadece başkalarının sahtekârlıklarıyla var olmaya çalışması belirliyorsa, o fikir zaten ölmüştür.
Paylaş :