Tom Barrack’ın, özellikle Osmanlı’daki millet sistemini övmesiyle birlikte İsrail’in güçlü ulus-devletlerden tehdit duyduğunu söylemesi; ulus-devlet fikrine bir eleştiri ve çokkültürlülüğe bir övgü niteliği taşıyor. Ancak bu söylem, yüzeyin altına inildiğinde son derece ideolojik ve politik bir anlam barındırıyor.
Kim, Nerede Susuyordu?
- Siyasetçiler:
Türkiye’de hiçbir büyük siyasi figür, Tom Barrack’ın bu sözleri üzerine anlamlı bir değerlendirme yapmadı.
Ne sağ, ne sol cenahtan ciddi bir tepki veya analiz gelmedi.
Oysa ki bu söylem, özellikle Türk milliyetçiliği, Atatürkçü ulus-devlet anlayışı ve laik Cumhuriyet fikri açısından sorgulanması gereken çok kritik bir çıkıştı.
- Basın:
Ana akım medya ya hiç görmedi ya da küçük haberlerle geçiştirdi.
Yorum köşelerinde ciddi bir tartışma yaratılmadı, tartışma yaratabilecek bağımsız gazeteciler de sessiz kaldı.
Medya, belki de Barrack’ın küresel sermayeyle olan bağlarını, Amerika’daki gücünü ya da İsrail lobisiyle ilişkilerini dikkate alarak konuyu görmezden geldi.
- Akademi / Aydınlar:
Üniversiteler, düşünce kuruluşları, entelektüel çevreler bu söylemin tarihsel bağlamı ve bugünkü yansımaları hakkında suskun kaldı.
Osmanlı’daki “millet sistemi” ile modern ulus-devlet arasında nasıl bir fark olduğu konuşulmadı.
Neden Önemli?
Tom Barrack gibi küresel sermaye temsilcileri Osmanlı millet sistemini överken aslında şunu ima ediyorlar:
Ulus-devlet yerine etnik, dini ve mezhepsel temellere bölünmüş ama bir arada yönetilen imparatorluk tarzı sistemler, emperyal çıkarlar açısından daha kullanışlıdır.
Bu model, dış müdahaleye daha açık, içerideki kimlikleri birbirine karşı daha kırılgan hale getirir.
Ulus-devletler ise kendi çıkarlarını koruyabilecek, bağımsızlık arayışına girebilecek siyasi yapılardır — bu da kimi güçler için “tehdit” anlamına gelir.
Sonuç: Tom Barrack konuşurken Türkiye sustu.
Bu sessizlik, sadece korkudan değil; bazı kesimlerin bu fikirle zaten örtüşmesinden, bazı kesimlerinse meseleyi anlayacak derinlikten yoksun olmasından kaynaklanıyor
Paylaş :